İçindekiler
İklim bilimciler ve kömüre bağımlı hale getirilmiş kentlerde yaşayan insanlarımız kömürü hedef tahtasına yerleştirirken, bu kirletici kaynağın ömrünü uzatan siyasetçileri eleştiriyor. Peki kömüre olan öfkenin arkasında ne var?
İklim değişikliğini engellemek için kömür, petrol ve gaz gibi fosil yakıtları terk etmeliyiz. Bu bir seçenek değil, zorunluluk. Ancak kömürü terk etme kararı diğer fosil yakıtları terk etme kararından daha hızlı ve önce alınmalı çünkü kömürün küresel karbondioksit emisyonu içindeki payı yüzde 38’e ulaşmış durumda. Bunun yanı sıra kömürden çıkış kararı alınırsa bu karar hızla hayata geçirilebilir. Örneğin, küresel elektrik üretiminin yüzde 35’ini oluşturan mevcut 2500 kömür santralini güneş veya rüzgar santraline dönüştürmek, 1,5 milyar benzinli otomobili elektrikli otomobil ile değiştirmekten daha kolay. Rüzgar ve güneşten elektrik üretim teknolojisi her geçen gün gelişiyor ve bu durum fiyatların da düşmesine neden oluyor. Güneş enerjisi maliyetleri kWh başına sadece 4 dolar/cent iken, fosil yakıtlar ve nükleer enerji güneş enerjisine kıyasla yüzde 56 daha pahalı.
Kömürün iklimi değiştirmekte bir rol oynamadığını ve haliyle Türkiye’nin de 2053 net sıfır emisyon hedefi olmadığını düşünelim. Yine de kömür hedef tahtasına konabilir mi? Cevap kısa ve net: Evet.
Kömür Sağlımızı Elimizden Alıyor
Kömürlü termik santrallerin bacalarından yayılan zehirli gazlar insan sağlığı için büyük bir tehdit. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın yayımladığı veriler de termik santrallerin kirlilik saçtığını doğruluyor.
İklim bilimciler ve milletimiz kömürü hedef tahtasına koyuyor çünkü kömür sadece havamızı, toprağımızı ve suyumuzu değil, bizi de zehirliyor. Sağlık ve Çevre Birliği’nin Türkiye’deki kömürlü termik santrallere yönelik yaptığı çalışmaya göre, bu santraller bugüne kadar 196 bin erken ölüme neden oldu. 2020’de bacalarında filtre olmadığı için kapatılan santrallere bir “iyileştirme” yani filtre takılması koşuluyla geçici izin verilmişti. Filtre insanların zehirlenmesini engeller mi sorusunun cevabı ise hayır. Temiz Hava Hakkı Platformu’nun Afşin-Elbistan’da planlanan yeni santralın etkisine dair yaptığı çalışmada, bu santralın “ileri teknoloji” ile inşa edilse dahi 2268 ölüme ve 2,6 milyar dolarlık sağlık maliyetine neden olacağını ortaya koydu.
Kömür İnsanlarımızı Yersiz Yurtsuz Bırakıyor
Kömür sağlığımızla beraber yurdumuzu da elimizden alıyor. Kömürün Gerçek Bedeli isimli rapordaki sonuçlar, Muğla’da kömür madenlerinin faaliyete geçmesiyle birlikte 8 köyün yer değiştirmek zorunda kaldığını, bazılarının ise birkaç defa taşındığını hatırlatıyor.
Muğla’daki aktif üç santralin ömrünün uzatılması ve maden sahalarının tamamının kullanılmaya başlanması durumunda veya zeytinlik, tarım ve orman alanlarının istimlakı ile beraber 40 köy halkı daha taşınmak zorunda kalacak. Toplamda 30 bine yakın insan böylece yerinden edilecek.
Kömür Sektörü İşçilerin Can Güvenliğini de Düşünmüyor
Kömür sektöründe çalışan işçiler, iş güvenliğinin az olduğu ağır şartlarda ekmek parasını kazanıyor. Yaklaşık 45 bin kişinin istihdam edildiği kömür sektörü, çalışan kişi başına iş kazasının en çok görüldüğü sektör olarak kayıtlara geçmiş durumda. Böyle bir sektörde haklı olarak çalışma koşullarının iyileştirilmesi gerektiğini düşünebilirsiniz ancak maalesef aksi yaşanıyor. 2008-2019 yılları arasında sektördeki iş yeri sayısının azalmasına rağmen 2008’te 5.728 iş kazası sayısı kayıtlara geçerken, 2018’te bu rakam yüzde 57 artarak 8.983’e çıkmış. Bunun yanı sıra sektörde çalışanların yüzde 2’sinin çocuk işçi olduğu tahmin ediliyor. Kömür madenlerine verilen devlet desteği ile kömürün ömrü uzatılıyor, işçilerin maaşlarının karşılanmasına yardımcı olunuyor. Peki bu devlet desteğini, iş güvenliğinin çok daha yüksek olduğu, ekonomimize çok daha fazla katkı yapacak yerli ve milli güneş enerjisi santralleri gibi yeni teknolojilerde çalışmak üzere istihdam edeceğimiz madencilerin eğitiminde neden kullanmıyoruz?
“Baz Yük” Masalı
Kömür savunucuları, güneş ve rüzgardan elektrik üretiminin kesintili, yani güneş ve rüzgarın durumuna göre değişkenlik gösterdiği gerekçesiyle, kömür santralleri olmazsa ülkemizdeki elektrik şebekesinin sorun yaşayacağını ve elektrik kesintilerinin gündeme geleceğini iddia ediyor. Halbuki Türkiye’deki santrallerin verimsiz ve sık sık arızalandığını biliyoruz. Türkiye’nin baz yük olarak adlandırılabilecek sürekli elektrik talebinin yaklaşık 20 GWh olduğu tahmin ediliyor. Çalışmalar, kömüre dayalı santrallerin gösterdikleri düşük elektrik üretim performansı ile bu talebin karşılamasında yetersiz kaldığını gösteriyor. Kısacası Türkiye’nin elektrik üretim için kömüre ihtiyacı olduğu iddiası gerçeği yansıtmıyor.
Kömür Bütçemizi Sarsıyor
Kömürden elektrik üretiminin maliyeti her geçen gün artıyor. Kendi topraklarımızdan milletimizin canı pahasına çıkardığımız kömürden elektrik üretmek rüzgar ve güneşten daha pahalı bir hale geldi. Bir linyit santralinden elektrik üretmenin maliyeti 62,8 dolar/MWh iken rüzgardan 61,1 dolar/MWH, güneşten ise 46,6 dolar/MWh ile elektrik üretebiliyoruz. Yüzümüzü yerli, milli ve temiz enerji kaynaklarımıza dönerek aynı zamanda alım gücümüzü olumsuz yönde etkileyen enflasyonu da azaltmayı başarabiliriz.
Kısacası insanlarımızın canını alan, yerinden yurdundan eden kömüre olan tepkinin ardında çok haklı nedenler bulunuyor. Vergilerimizle beslenen ve ekonomik anlamda hiçbir avantajı kalmayan kömüre mahkum değiliz, çünkü bizim kömürden daha kıymetli yerli, milli ve temiz güneşimiz ve rüzgarımız var!
