Yoksulluğu sona erdirmeyi, gezegeni korumayı ve 2030 yılına kadar tüm insanların barış ve refah içinde yaşamasını sağlamayı hedefleyen Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları gelecek nesillere daha iyi bir yaşam imkanı sunuyor.
Dünya birçok krizle aynı anda boğuşuyor. Milyonlarca insan, temel ihtiyaçlarını karşılayamıyor; temiz suya ve yeterli gıdaya erişemiyor, savaşların pençesinde yaşam savaşı veriyor. Kaynakların adil paylaşılmaması, iklim değişikliği ve aşırı hava olayları, bu sorunları daha da derinleştiriyor. Aslında tüm bunlara ve hatta daha fazlasına cevap verebilecek bir yol haritamız var: Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları.
2015 yılında tüm Birleşmiş Milletler (BM) Üye Devletleri tarafından kabul edilen Sürdürülebilir Kalkınma için 2030 Gündemi, gezegenin ve insanların şimdi ve gelecekte barış ve refahı için ortak bir plan sunuyor. Bu gündemin tam da özünde, gelişmiş ve gelişmekte olan tüm ülkelerin küresel bir ortaklık içinde acilen harekete geçmesi çağrısı yapan 17 Sürdürülebilir Kalkınma Amacı (SKA) yer alıyor.
Yoksulluğu sona erdiren, sağlık ve eğitim sistemlerini iyileştiren, eşitsizliği azaltan ve ekonomik büyümeyi teşvik eden stratejilerin el ele yol alması gerektiğini kabul eden bu hedefler; tüm bunları yaparken de iklim değişikliğiyle mücadele edip toprağımızı, ormanlarımızı ve denizlerimizi korumayı amaçlıyor.
SKA’lar, ülkelerin ve BM’nin onlarca yıllık çalışmalarına dayanıyor. Bu çalışmaların tarihsel yolculuğunu izlemek SKA’ları daha iyi anlamamıza yardımcı olabilir. Haziran 1992’de Brezilya’nın Rio de Janeiro kentinde düzenlenen Dünya Zirvesi’nde 178’den fazla ülke, sürdürülebilir bir kalkınma çerçevesinde küresel bir ortaklık kurmayı amaçlayan Gündem 21’i kabul etti. Çevreyi korumak ve insan yaşamını iyileştirmek düsturuyla hareket eden bu hedeflerden sonra BM’ye Üye Devletler, Eylül 2000’de New York’taki BM Genel Merkezi’nde düzenlenen Binyıl Zirvesi’nde oybirliğiyle Binyıl Bildirgesi’ni onayladı. Zirvede, 2015 yılına kadar aşırı yoksulluğun azaltılmasını hedefleyen sekiz adet Binyıl Kalkınma Hedefi (BKH) belirlendi. Bu hedefler, aşırı yoksulluk ve açlıkla mücadele, ölümcül hastalıkları önleme ve ilköğretimi yaygınlaştırma gibi kalkınma öncelikleri için ölçülebilir, evrensel olarak kabul görmüş programlar belirledi. Böylece 15 yıl boyunca gelir yoksulluğunun azaltılması, temel ihtiyaç olan temiz suya erişimin sağlanması, çocuk ölüm oranlarının düşürülmesi ve anne sağlığının önemli ölçüde iyileştirilmesi alanlarındaki ilerlemeye öncülük etti.
Bir Hedefte Başarı Diğerlerini de Etkiliyor
BKH’lerin mirası ve başarıları yeni hedefler üzerinde çalışmaya başlamak için değerli dersler ve deneyimler sağladı. Ancak bu, dünya çapında milyonlarca insan için atılması gereken adımların tamamlandığı anlamına da gelmedi. Haziran 2012’de Brezilya’nın Rio de Janeiro kentinde düzenlenen BM Sürdürülebilir Kalkınma Konferansı’nda (Rio+20), Üye Devletler, BKH’leri temel alacak bir dizi Sürdürülebilir Kalkınma Hedefi geliştirme sürecini başlatmayı kabul etti. Bu çerçevede Ocak 2015’te BM Genel Kurulu, 2015 sonrası kalkınma gündemiyle ilgili müzakere sürecini başlattı. Süreç, Eylül 2015’te BM Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi’nde, özünde 17 SKA bulunan Sürdürülebilir Kalkınma için 2030 Gündemi’nin kabul edilmesiyle sonuçlandı.
SKA’ların, dünyayı 2030’a kadar daha sürdürülebilir bir yola sokmak için acil bir çağrı niteliği taşıdığını söyleyebiliriz. SKA’lar, başlanılan işi bitirme ve bugün dünyanın karşı karşıya olduğu acil zorlukları ele alan cesur taahhütler dizisi olarak görülüyor. 17 Amaç’ın hepsinin kendi içlerinde ayrı ayrı hedefleri bulunuyor ancak hepsi birbiriyle bağlantılı; yani birinde başarı sağlanması diğerlerinin başarısını da olumlu yönde etkiliyor. Örneğin iklim değişikliği tehdidi ile mücadele etmek, kırılgan doğal kaynaklarımızın yönetim şeklini yeniden ele almayı gerektiriyor. Cinsiyet eşitliğine veya daha iyi bir sağlığa ulaşmak yoksulluğun ortadan kaldırılmasına yardımcı olabilir. Barışı sağlarken toplumların kapsayıcı bir yapıya kavuşması ise eşitsizlikleri azaltarak ekonomilerin gelişmesini sağlayabilir. Kısacası, gelecek nesillere daha iyi bir yaşam sunabilmek için ortaya konan bu amaçların hayata geçmesi gerekiyor. Peki bu alandaki ilerleme ne durumda? Dünya daha sürdürülebilir bir yolda mı veya 2030’a kadar bu hedeflere ulaşabilecek miyiz?
BM, SKA’ların kabul edildiği 2015’ten bu yana her yıl, ulusal ve uluslararası verileri temel alarak “Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları İlerleme Raporu” isimli bir çalışma hazırlıyor. Buradaki temel niyet kaydedilen ilerlemeyi gözden geçirmek. Bu çalışmanın 2024 baskısı, SKA’lardaki son durumun pek de iç açıcı olmadığını ve hatta 2030’a kadar hedeflerin gerçekleştirilemeyeceğini ve alt hedeflerin sadece %16’sında ilerleme kaydedildiğini vurguluyor.
Türkiye’nin Sorunu Fosil Yakıtlar
SKA’lara ulaşma yolundaki en büyük engelin yatırım olduğu vurgulanırken özellikle düşük ve alt-orta gelirli ülkelerdeki altyapı, eğitim ve sağlık gibi alanlarda temel kamu yatırımları için gerekli finansal kaynak yetersizliğinin ve gelişmekte olan ülkelerin borç yükü altında olmasının SKA’lara ulaşmayı zorlaştırdığı ifade ediliyor.
Çalışma aynı zamanda ülkelerin bu alandaki performansına da not vererek bir sıralama yapıyor. 167 ülkenin bulunduğu listede 1. sırada Finlandiya yer alırken, hemen ardından İsveç, Danimarka, Almanya ve Fransa geliyor. Yoksul ve kırılgan ülkelerin SKA’lara ulaşmada oldukça geri kaldıkları görülüyor. Türkiye ise, 70.5 puan alarak 72. sırada kendine yer buluyor.
Avrupa Birliği üyeleri ile beraber Türkiye’nin de bulunduğu 41 Avrupa ülkesini kapsayan Avrupa Sürdürülebilir Kalkınma Raporu 2025 ise Türkiye’nin özellikle çevresel sürdürülebilirlik, sosyal eşitsizlikler ve ekonomik dönüşüm konularında büyük zorluklarla karşı karşıya olduğunu aktarıyor. Türkiye’nin en büyük sorunları arasında ise yenilenebilir enerjiye yeterli yatırımın yapılmaması ve iklim değişikliğine neden olan emisyonların yüksek seviyelerde seyretmesi gösteriliyor. Fosil yakıtlara olan bağımlılık ve haliyle yenilenebilir enerji kaynaklarının toplam enerji üretimindeki payının sınırlı kalması da bu sorun ile derinden ilişkili. Raporda su kaynaklarının verimsiz kullanımına da dikkat çekilirken tarımsal üretimdeki kimyasal gübre ve tarım zehiri (pestisit) tüketiminin yüksek olduğu belirtiliyor.
Ortaya konan tüm bu sorunların çözümü elbette mevcut. Çalışmada Türkiye’nin eğitimde, iş gücü piyasasında ve gelir dağılımında adaleti sağlamaya yönelik kapsamlı reformlara gitmesi önerilirken sürdürülebilir gıda sistemlerinin tarımdaki sorunlara yanıt olabileceği belirtiliyor. Enerji konusunda ise güneş ve rüzgar gibi yerli, milli ve temiz enerji kaynaklarımızı kullanmak fosil yakıtlara olan bağımlılığımızı sonlandırmamıza yardımcı olurken, hem SKA’lara hem de iklim değişikliği hedeflerine ulaşmamızı da sağlayabilir.
