İçindekiler
Emisyon yoğun sanayimizi dönüştürerek iklim kriziyle mücadele ederken, ekonomik olarak da çok daha kazançlı çıkabiliriz.
Dünyada iklim kriziyle mücadele arzu edilen hızda ilerlemiyor. Bu bir gerçek. Mevcut politikalar nedeniyle dünya yüzyılın sonuna kadar 2,6 derecelik ısınmaya doğru ilerliyor. Geride bıraktığımız yıl kayıtlara geçen en sıcak yıl olarak duyuruldu. 2024’ün aynı zamanda sanayi öncesi seviyelere kıyasla 1,5 derece üzerinde sıcaklıkların yaşandığı ilk yıl olduğu da verilerle ortaya kondu. Bu durum uzun vadeli hedefin kaçırıldığı anlamına gelmiyor ancak gidişatın ne denli tehlikeli olduğunu da açık bir şekilde gösteriyor. Ancak bu alanda verilen mücadelenin önemli kilometre taşlarını da görmezden gelemeyiz. Onlardan biri de Avrupa Yeşil Mutabakatı.
Avrupa Birliği’nin (AB) büyüme stratejisi olan Avrupa Yeşil Mutabakatı 2019’un sonunda duyuruldu. Plan, 2050 yılına kadar iklim nötr olma nihai hedefiyle AB’yi yeşil dönüşüm yoluna sokan politikaları içeriyor.
Mutabakat küresel sıcaklık artışını sanayi öncesi seviyelere kıyasla 1,5 derece ile sınırlamayı amaçlayan Paris Anlaşması’na AB’nin katkısı anlamına da geliyor. Diğer yandan iklim değişikliğindeki tarihi sorumluluğunu dikkate alırsak AB’nin 2040’a kadar net sıfır olması gerekiyor.
Yeşil Mutabakat, AB’nin modern ve rekabetçi bir ekonomiye sahip, adil ve müreffeh bir topluma dönüşmesini destekliyor. Temiz, döngüsel bir ekonomiye geçerek kaynakların verimli kullanımını artırmaya, iklim değişikliğini durdurmaya, biyolojik çeşitlilik kaybını tersine çevirmeye ve kirliliği azaltmaya yönelik eylemler içeren bir yol haritası sunuyor.
Strateji, tüm politika alanlarının iklim değişikliğiyle mücadeleye katkı sunması gerektiğini vurguluyor ve enerji, ulaştırma, sanayi, tarım ve finans gibi sektörlerde alınacak önlemlerin çerçevesini çiziyor. Bugüne kadar yukarıda bahsi geçen tüm alanlarda mutabakat uyarınca çok sayıda sektörel strateji, politika değişikliği ve mevzuat kabul edildi. Bunlardan öne çıkanlara hızlıca göz atmak mutabakatın neyi hedeflediğini anlamamıza yardımcı olabilir.
Enerji Sektörünün Karbonsuzlaştırılması
Mutabakatın öngördüğü dönüşümün merkezinde, AB’nin sera gazı emisyonlarının %27,4’ünden sorumlu olan enerji sektörünün fosil yakıtlar yerine temiz ve yenilenebilir enerji kaynaklarını tercih ederek karbondan arındırılması yer alıyor. Stratejinin hedefleri doğrultusunda AB, güvenli ve uygun maliyetli bir enerji tedariği sağlamayı, tamamen entegre, birbirine bağlı ve dijitalleştirilmiş bir enerji piyasası geliştirmeyi amaçlıyor. Özellikle binaların enerji performansını iyileştirerek ve büyük ölçüde güneş ve rüzgar gibi yenilenebilir kaynaklara dayalı bir enerji sektörü geliştirerek enerji verimliliğini sağlamak öncelikler arasında. Bu çerçevede Hidrojen Stratejisi, Yenileme Dalgası Stratejisi, Metan Stratejisi, Açık Deniz Yenilenebilir Enerji Stratejisi, Enerji Sistemleri Entegrasyon Stratejisi gibi önemli sektörel stratejiler hayata geçirildi.
Ulaştırma sektörü ise AB’nin sera gazı emisyonlarının yaklaşık dörtte birini oluşturuyor. Avrupa Yeşil Mutabakatı, AB’nin iklim nötr bir ekonomi haline gelmesi için ulaşımdan kaynaklanan sera gazı emisyonlarının 2050 yılına kadar 1990 seviyelerine göre %90 oranında azaltılması çağrısında bulunuyor. Bu çağrı, Avrupa Komisyonu’nun “Sürdürülebilir ve Akıllı Hareketlilik Stratejisi”nde hayat buluyor.
Sanayi, AB’nin üzerine eğildiği kritik alanlardan bir tanesi. Geçtiğimiz günlerde duyurulan Temiz Sanayi Mutabakatı ile AB sanayisini karbondan arındırma çalışmalarına ivme kazandırmayı amaçlıyor. Bu doğrultuda mutabakat; enerji fiyatlarını düşürmek, temiz ürünlere olan talebi artırmak, geçiş için finansman sağlamak, döngüsel ekonomiyi güçlendirmek, AB’nin iklim hedeflerine ulaşmak için küresel ortaklıkları teşvik etmek ve yeni iş ve beceriler yaratmak gibi hedeflere sahip.
Emisyon Azaltım Hedefleri İklim Kanunu ile Yasallaşıyor
2050 stratejisi kapsamında sunulan bir diğer plan ise Döngüsel Ekonomi Eylem Planı. Avrupa’nın sürdürülebilir büyümeye yönelik temel gündemi olan Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın yapı taşlarından biri olarak doğal kaynaklar üzerindeki baskıyı azaltmayı ve sürdürülebilir büyüme ve istihdam yaratmayı hedefleyen plan, döngüsel ekonomi süreçlerini ve sürdürülebilir tüketimi teşvik edecek önlemleri içeriyor. Böylelikle kullanılan kaynakların AB ekonomisinde mümkün olduğu kadar uzun süre kalmasını sağlamak amaçlanıyor.
Yeşil Mutabakat kapsamında yayımlanan diğer iki önemli plan ise Çiftlikten Çatala Stratejisi ve Avrupa Biyoçeşitlilik Stratejisi. Çiftlikten Çatala Stratejisi; gıda sistemlerini adil, sağlıklı ve çevre dostu hale getirmeyi amaçlarken biyoçeşitlilik stratejisi, kara ve denizlerin tahribatı, doğal kaynakların aşırı tüketimi, kirlilik ve istilacı türler gibi biyoçeşitlilik kaybının temel etkenlerini ve bunlarla mücadele yollarını ele alıyor.
AB birçok strateji, politika değişikliği ve mevzuatın yanı sıra bir iklim yasası hazırlayarak Yeşil Mutabakat’ın başlıca hedefi olan 2050 yılına kadar iklim nötr olma planını, yasal olarak da bağlayıcı hale getirdi. Kanun, 2050’de iklim nötr olma hedefi yanında, ara hedef olarak “55’e Uyum” adıyla bilinen 2030’da 1990’a oranla %55 emisyon azaltımı hedefini de içeriyor. 55’e uyum paketi içerisinde öne çıkan başlıklardan biri ise yenilenebilir enerji. Bu çerçevede kabul edilen Yenilenebilir Enerji Direktifi, AB’nin genel enerji tüketiminde yenilenebilir enerjinin payını 2030 yılına kadar %45’e çıkarmayı hedefliyor. Enerji yoğun endüstriler ve enerji üretim sektörü için emisyon tahsisatlarının üst sınırı ve ticareti sistemine dayanan bir karbon piyasası olan AB emisyon ticaret sistemi (AB ETS) bir diğer uygulama. AB’nin emisyon azaltımlarına yönelik ana aracı olan ETS, 2005 yılında uygulamaya girmesinden bu yana, AB’nin emisyonları %43 azalmış durumda. Yapılan güncellemeyle ETS dahilindeki enerji yoğun endüstrilerin sera gazı emisyonları 2030 yılına kadar 2005 seviyelerine kıyasla %62 azaltılacak. Bu çerçevede şirketlere sağlanan ücretsiz emisyon tahsisatları kademeli olarak kaldırılacak.
ETS ile bağlantılı Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM) ise “55’e Uyum” paketinin bir diğer önemli ayağı. Mekanizma, AB’ye ticareti yapılan demir-çelik, çimento, gübre ve alüminyum gibi karbon yoğun malların üretimi sırasında salınan karbona adil bir fiyat koymayı ve AB dışı ülkelerde daha temiz endüstriyel üretimi teşvik etmeyi amaçlıyor. 1 Ekim 2023’te geçiş süreci başlayan ve 1 Ocak 2026’da tamamen devreye girecek olan SKDM, AB’ye ithal edilen belirli malların üretiminin neden olduğu karbon emisyonları için bir fiyat ödenmesini ve bu fiyatın da AB’ye denk fiyatlandırılmasını, aksi takdirde bu malların AB sınırından geçerken vergilendirilmesini öneriyor. Bu şekilde AB, koymuş olduğu iklim hedeflerinin başarılmasına katkıda bulunurken AB üyesi olmayan ülkelerde iklim hedeflerinin yükseltmesini teşvik edecek; üretimin daha düşük iklim ve çevre hedefleri olan yerlere kayması önlemiş olacak. Bunların yanı sıra “55’e Uyum” paketi içerisinde iklim dostu dönüşümün adil ve sosyal açıdan kapsayıcı olmasını sağlamak için 2026 yılında AB Sosyal İklim Fonu kurulacak. Bu fondan özellikle enerji ve ulaşımdaki maliyet artışından etkilenecek yoksul haneler ve küçük işletmeler faydalanacak. Fonun 65 milyar euroluk kısmını emisyon sisteminden sağlanacak gelirler oluşturacak.
Tüm bunların Türkiye ile ilgisi nedir sorusunun yanıtı AB ile hızla artan ticari ilişkilerimiz de. Ticaret Bakanımız Ömer Polat, 2023’te toplam ihracatımızın %41’ini AB’ye yapılan ihracatın oluşturduğunu belirtirken, SKDM kapsamındaki demir-çelik, çimento, alüminyum, gübre, elektrik ve hidrojen gibi karbon yoğun sektörlerden AB’ye yönelik yaptığımız ihracatın ise, toplam ihracat içindeki payının %49 olduğunu belirtiyor. Türkiye’nin şu an için karbonu fiyatlandırmadığını ve emisyon ticaret sistemine sahip olmadığını düşünürsek ekonomimizi olumsuz anlamda etkileyecek bir sistemle karşı karşıya kaldığımızı düşünebiliriz. Ancak iplerin halen elimizde olduğunu da unutmayalım. Bir başka deyişle, emisyon yoğun sanayimizi dönüştürerek iklim kriziyle mücadele ederken, ekonomik olarak da çok daha kazançlı çıkabiliriz. Ayrıca yukarıda bahsettiğimiz döngüsel ekonomi ve yenilenebilir enerji stratejilerine uyum sağlayarak ve bu stratejiler doğrultusunda hizalanarak ülke ekonomisine kazandıracağımız milyonlarca dolar bizi bekliyor! Peki bunu nasıl başaracağız? Bu sorunun cevabı bir sonraki yazımızda!
